
Tüm duygular gibi korku da faydalı ve gerekli bir duygu.
Beynimizin bizi hayatta tutması ve tehlikelerden koruması için korku gerekli.
Fakat bununla beraber, “kişisel algımız” neyin tehlike olduğunu, neyin olmadığını ve dolayısıyla beynimizin bizi fiziksel ya da duygusal olarak yönlendirmesini etkiliyor.
Yani kişisel algımızın, bakış açımızın beynin değerlendirme süreçleri ve kararlarımız üzerinde çok büyük etkisi olduğunu biliyoruz.
Günümüzün modern dünyasında beynimizin “tehlikeli” algısı, gerçek tehlikeler ve gerçek olmayan tehlikeler olarak ikiye ayrılabilir.
Hayatımızı olumsuz etkileyen korkular “gerçek olmayan tehlikeler”den kaynaklanıyor. Bu tehlikeleri biz kendi zihnimizde yaratıyoruz. Daha önce yaşanmış olan olumsuz tecrübelere göre bugünkü tecrübelerimizin olası sonuçlarını öngörmeye çalışırken, negatif bir yaklaşıma düştüğümüzü fark etmiyoruz.
Beyin açısından son derece mantıklı ve tarafsız bir tutum gibi görünürken; aslında en başta olumsuz tecrübelerden yola çıkıldığı için, olası ihtimalleri de negatif seçiyoruz.
Yani tüm ihtimaller kümesini “negatif” ihtimaller kümesine indirgemiş oluyoruz. Ve buna göre hareket etmeye başlıyoruz. Böylece korkularımız, hayatımızı yönlendirmeye başlıyor. Yaşam biçimimizi korkulara göre kısıtlıyoruz. Sonuç olarak hayatımızı, belli bir kısır döngü içerisinde sürdürüyoruz.
Peki ne yapılabilir?
Öncelikle bunun farkına varmak ilk adımdır. Fakat farkına varmak ile işimiz bitmiyor.
Kendi zihnimizin bize her zaman tüm ihtimalleri göstermeyip, taraflı bir tutumu olabileceğini kabul etmeliyiz. Kendi bakış açımızın kararlarımızı, öngörülerimizi veya tahminlerimizi nasıl etkilediği bağlantısını kurmayı deneyebiliriz.
Bunun için öncelikle korkularınız üzerinde düşünüp onları listelemeye çalışın.
Örneğin;
- Yalnızlıktan korkuyorum.
- Küçük düşmekten korkuyorum.
- Utanç hissetmekten korkuyorum.
- Yanılmaktan korkuyorum.
- Hata yapmaktan korkuyorum. vb.
Sonra her bir listedeki maddeyi ele alıp, bu korkunuzun gerçekleşmemesi için hayatınızda nasıl manevralar yaptığınızı (çünkü zihin bazen bunu öyle dolambaçlı yapar ki, o davranışı bir korkunuzun gerçekleşme ihtimalinden kaçmak için yaptığınızı siz bile fark etmezsiniz), aldığınız kararları, yaptığınız tercihleri hatırlayın.
Korkularınızın, kaygılarınızın somut olarak hayatınıza yaptığı etkiyi fark edin.
Korkularınızın gerçekleşmemesine yönelik hayatınızda verdiğiniz her çaba, sizi hem yorar hem de tetikte tutar. Tetikte yaşamak da pozitif, yaratıcı ve neşeli olmanızı engeller, yaşamınızdan aldığınız keyif azalır ve vücudunuz hastalıklara karşı savunmasız kalır.
Hayatı farkında olmadan sürekli kontrolde tutmaya çalışmak, zamanla tükenmişlik hissi yaratır. Çünkü hayat kontrol edilemez.
Daha sonraki aşamalarda neler yapılabileceği, bir başka blog yazısında gelecek…
Gülay Ulus
Umarım basarabilirim, uğraşıyorum. Yazınızın devamını sabırsızlıkla bekliyorum. Kaleminize sağlık İrem Hanım❤️