
“Besinler ilacınız, ilacınız besininiz olsun” HİPOKRAT,MÖ 500.
Fonksiyonel Yaşam, hastalıkların veya rahatsızlıkların altında yatan sebeplerle ilgilenir. Sorunun nasıl ve neden oluştuğunu belirler. Her birey için problemlerin temel nedenlerini ele alarak; zihin, beden ve duygu üçgeninde bütünsel iyilik yaklaşımı sunar.
Koruyucu, önleyici ve kişiye özeldir.
Fonksiyonel Yaşam modeli, sorunların altında yatan kök nedenleri ele almak ve en uygun sağlığa, iyileşmeye kavuşmak için hastaları, hekimleri, diyetisyenleri ve sağlık koçlarını birlikte çalışmaya teşvik eden, bireyselleştirilmiş, hasta merkezli ve bilim temelli bir yaklaşımdır. Her kişinin genetik, biyokimyasal ve yaşam tarzı faktörlerinin ayrıntılı bir şekilde anlaşılmasını gerektirir. Fonksiyonel Yaşam, bu bulguları kişiye özel yaklaşımları planlamak ve en iyi sonuçları almak için kullanır.
Fonksiyonel Yaşam’da esas olan kişinin bütünüdür. Toplanan detaylı bilgiler ile, genetik, çevresel, sosyal veya yaşam tarzı kaynaklı faktörlerin, kişinin sağlığı ve mutluluğu üzerindeki etkilerini ve o kişi için kompleks-kronik hastalıkları nasıl tetikleyebildiğini değerlendirir. Bu analizin sonunda kişi için uzun vadeli olarak sağlığın korunabileceği bir plan/hayat tarzı programı oluşturulur.
Beslenme alışkanlıkları, düşünce biçimi ve yaşam şekli, Fonksiyonel Yaşam’ın temel ayaklarıdır ve sağlıklı bir hayatın sürdürülmesinin merkezinde yer alır.
Beslenme alışkanlıklarımızdaki yanlışların, yaşam boyu süren hemen bütün sorunlarda karşımıza çıktığını artık biliyoruz. Beslenme alışkanlıklarımız, düşünce biçimimiz ve yaşam tarzımızda yapabileceğimiz değişikliklerle istediğimiz iyilik haline ulaşabiliriz. Bu konudaki çalışmalar ve sonuçlar, sadece sağlıklı yaşam için değil, çok önemli hastalıkların tedavisi için de şaşırtıcı ve umut vericidir.
Yaşam şekli, Fonksiyonel Yaşam yaklaşımında, detaylı olarak ele alınan ve tedavinin bir parçası olan önemli bir alandır.
Fonksiyonel Yaşam Danışmanlığı çalışma alanı olan yaşam şekli değişikliklerinin, özellikle kişilerin sağlıklarını sürdürmede önemli etkisi olduğunu gösteren çalışmalar her geçen gün artmaktadır.